İçeriğe geç

Güvenilirlik ilkesi ne demek ?

Felsefenin Aynasında Güvenilirlik İlkesi: Bilginin, Ahlakın ve Varlığın Nabzı

Bir filozof için güvenilirlik, sadece bir davranış biçimi değil; bilginin, ahlakın ve varlığın temel dokusuna işlenmiş bir ilkedir. İnsan, düşünen bir varlık olarak hem kendine hem de evrene anlam arayışıyla yönelir. Bu anlam arayışında güvenilirlik, düşüncenin iç tutarlılığı kadar varoluşun dürüstlüğünü de temsil eder. Peki, “Güvenilirlik ilkesi ne demek?” sorusu, sadece bir davranış kuralını mı ifade eder, yoksa insanın bilme, inanma ve eylemde bulunma tarzının ontolojik temellerine mi dokunur?

Epistemolojik Boyut: Bilginin Güvenilirliği

Bilgi felsefesinde güvenilirlik ilkesi, bir bilginin doğru kabul edilebilmesi için o bilginin kaynağının güvenilir olması gerektiğini savunur. Yani bilgiye olan inancımız, yalnızca doğrulukla değil, aynı zamanda o bilginin üretildiği sürecin tutarlılığıyla da ilgilidir. Epistemolojik güvenilirlik, insanın duyularına, aklına ve deneyimlerine duyduğu güvenin temellerini sorgular.

Descartes’ın “düşünüyorum, öyleyse varım” önermesi, güvenilirliğin en radikal biçimlerinden biridir: Her şeyden şüphe edilebilir, ama şüphe eden öznenin varlığı şüpheye kapalıdır. Burada güvenilirlik, bilginin kaynağında değil, bilme eyleminin kendisinde aranır. Buna karşın çağdaş epistemolojide güvenilirlik, öznenin iç dünyasından çok bilgiye ulaşma yollarının doğruluğuna odaklanır.

Bu noktada şu soru kaçınılmaz hale gelir: Bir bilginin güvenilir olduğunu neye göre belirleriz? Deneyime mi, akla mı, yoksa toplumsal uzlaşıya mı dayanırız?

Etik Boyut: Eylemin Güvenilirliği

Etik perspektiften bakıldığında güvenilirlik ilkesi, insanın eylemlerinde tutarlılık, dürüstlük ve sadakat göstermesini ifade eder. Güvenilir olmak, sadece doğruyu söylemek değil; doğruyu eylemle onaylamak anlamına gelir. Etik güvenilirlik, ahlaki öznenin sözleriyle eylemleri arasındaki uyumdur.

Kant’ın kategorik imperatifi, güvenilirliğin etik temellerinden birini oluşturur: İnsan, davranışlarını evrensel bir yasa haline gelebilecek biçimde düzenlemelidir. Bu, güvenilirliğin yalnızca kişisel bir erdem değil, aynı zamanda rasyonel bir zorunluluk olduğunu gösterir.

Fakat günümüz toplumlarında güvenilirlik, hız ve pragmatizm karşısında giderek zayıflayan bir değer haline gelmiştir. İnsan, görünür olmanın güvenilir olmanın önüne geçtiği bir çağda yaşamaktadır. Peki, güvenin buharlaştığı bir dünyada etik sorumluluğu nasıl koruyabiliriz?

Ontolojik Boyut: Varlığın Güvenilirliği

Ontolojik açıdan güvenilirlik ilkesi, varlığın kendi düzenine, sürekliliğine ve anlamına olan inancımızla ilgilidir. Heidegger’in “dünya-içinde-varlık” kavramı, insanın varoluşunun temelinde bir güven ilişkisi olduğunu gösterir: İnsan, dünyaya atılmış olsa da, anlamı ararken bir tür güven zeminine ihtiyaç duyar.

Bu güven, varoluşun sürekliliğine dair sessiz bir inançtır. Eğer her şey kaotik, değişken ve tutarsız olsaydı, düşünmek ve anlam kurmak mümkün olmazdı. Bu nedenle güvenilirlik, yalnızca insanlar arası ilişkilerde değil, varlığın kendisinde de bir ontolojik sabite olarak bulunur.

Burada şu soru yankılanır: Gerçekliğin kendisine güven duymazsak, düşünmek ve yaşamak nasıl mümkün olurdu?

Modern Çağda Güvenilirlik Krizi

Günümüz dijital çağında, güvenilirlik bir veri, algoritma ve görünürlük meselesine dönüşmüştür. Bilginin kaynağı bulanık, gerçek ile kurgu arasındaki sınır silikleşmiştir. Bu ortamda güvenilirlik, yalnızca felsefi değil, varoluşsal bir mesele haline gelir.

Artık “güvenilir olmak” sadece doğruyu söylemek değil; doğruyu seçebilmek, doğruyu tanıyabilmek ve doğruyla kalabilmek cesaretidir. Bu cesaret, insanın hem bilgiyle hem de kendisiyle yüzleşme biçiminde saklıdır.

Sonuç: Güvenilirlik, İnsan Olmanın Ahlaki Zeminidir

Güvenilirlik ilkesi, sadece toplumsal bir gereklilik değil; insanın kendine, bilgisine ve varlığına sadık kalma yetisidir. Felsefi anlamda güvenilirlik, hakikatin, iyinin ve varlığın ortak paydasında buluşur. Çünkü güvenilir olmak, hem bilmek hem de o bilgiyle tutarlı yaşamaktır.

Okuyucuya düşen sorular şunlardır:

– Kendi bilgimize ne kadar güveniyoruz?

– Söylediklerimizle yaptıklarımız arasındaki mesafe ne kadar?

– Varlığın kendisine duyduğumuz güven, yaşamın anlamını nasıl şekillendiriyor?

Belki de güvenilirlik, insanın hem kendine hem de dünyaya söylediği en sessiz ama en derin “evet”tir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet girişsplash